6 Mart 2011 Pazar

B'Day Episode 2: Family

Benim ailemde, iki tarafta da, birlikte olmak çok önemlidir. her bayramda, özel günlerde toparlanırız. genellikle rahat, güzel bir ortamımız vardır. her ailede olduğu gibi bizim de arızalarımız var, ama bu yazının konusu bu değil.

dediğim gibi özel günlerde toparlanırız, ve benim varolmamın kutsanası gibi bir konu kesinlikle özel bir gün oluyor. ana tarafı ile baba tarafını iki ayrı günde toplayarak, iki ayrı kutlama yaptık. anne tarafım doğum günümden sonraki gün gelirken, baba tarafım bugün geldi.

böyle yazmak uzun oluyor, artık ana tarafımı (a.t., at) diye yazarken, baba tarafını (evet doğru bildiniz, b.t., bt) olarak kısaltıyorum.

ben bu tarihleri ayarlamadım. bana dedilerki o gün at, bu gün bt geliyor. mecburen oko dedik. ama benim de bazı önemli işlerim (mesela saatlerce bitirme tezimi çalışmak, derslere girmek gibi) olduğundan, tam uyamayacaktım. herneyse.

doğumgünümün akabindeki gün, 2 kişi daha doğum günümü unuttuklarını belirtip, özür dileyerek kutladılar. öpücüklerimi sundum onlara, canları sağolsundu.

şu noktada durup, "nasıl bir ucubesin sen, sadece 2 kişi anımsamış seni?" diye sorabilirsiniz. burada facebooka lanet ediyoruz. ders çalıaşmak için kapattığımdan facebook hesabımı, kimse göremeyip şaapmadı. gerçi iyi oldu. feykoviçler belli etti kendini, nese (her unutana "fake" demiyorum, içiniz rahat olsun)

canları sağolsundan devam ediyorum. günün en güzel kısmı şuydu: erkenden gittim okula sabah dersi olduundan. çıktım dersten yemek memek oyalanmaca, en sonunda gittik dünkü yoldaş ile hocanın yanına. okuldan bile değil, labdan çıkış saatim 1920 amk. evde insanlar var, zaten gidişim dünyanın vakti, kendi partisinde olmayan adamdım. 2100 e gelirken varabildim eve. yemek ye kuzenlerle takıl derken gün bitti zaten. express bday kutusundan çıkmış gibi, "su ekle ve kutla! 2 saat kutlama yapabilirsin!" o kafa oldu.


ertesi günü boş geçti, biraz kendimize döndük.

akabindeki gün dinlenmiş kafası yerli yerinde bir ben ile bt yi ağırladık. halam tüm negatif enerjime maruz kalacaktı ki, tehlikeyi farkedip sonradan geldi. tabi onun gelişine kadar herkes onu beklemeye endekslendiğinden mevzu yine onun etrafında toplandı, hoşnut olmadım. hala küçük bir kız çocuğu ibi, tüm aile onun etrafında dönüyor. takıldık falan, ablam yine neşe kattı hepimize. iyi ki va.

onlar gitti, böyle bi şeye yazmaya yeltendim. içime sinemedi bişeyler.böyle huysuzlukla kızgınlık arasındayım. bilemedim. :/

2 gün sonra arkadaşlaırmın süprizi var. belki o dengeye koyar beni.

B'Day Episode I: Prologue

Doğumgünlerini "emperyalist güçlerle" ve "tüketim toplumu" gibi etiketlerle tanımlayanlara selam çakarak başlarım. insanların, özellikle sıradan insanların, kendisini öyle yada böyle özel hissettiren bir günün varlığını sorgulamak, çok ayıp lan. "mutlu olamazsın naled olası!" der gibi. boşversene, aptal yada afyonlu, ne haltsa, kendini özel hissettirecek bir gün, bırak sahip olsun...

hissiyatlarımız, doğumgünü arifesinde başlar. özellikle akşama doğru. sevgiliniz yada flörtünüz varsa ilk kutlayanlar olmak için saat 00:00 olur olmaz mesaj atarlar yada ararlar. kendi özel gününüz böyle başlar, birilerinin varlığınızın başlangıcını kutsamasıyla. öyle biri yoksa da hayatınızda, arkadaşlarınız bu boşluğu doldurarak sizin yaşamınızda olduklarını ve bundan mutluluk duyduklarını belirtirler. gece yarısından önceki o birkaç saat, törenlerdeki açılış konuşmaları gibidir. o kısımları atlayıp atraksiyonların başlamasını isteriz.

bu sene bu süreci anlatmak istiyorum. birinci sebep; benim özel günüm, patron benim, istediğimi yaparım. ikincisi bu yıl yalnızım. bildiğin. sweetsiz bitter olan. 29 şubatta doğmuş birisinin kafasını yaşadım şu ana kadar. madem dinleyecek yok, ortalığa sallıyorum şu anda.

bölüm 1: önsöz

birkaç parçaya böldüğüm hikayem. hikaye bile sayılmaz. anlatcam öyle. şuursuzca.

önsöze uygun olarak başlayayım. yeni yaşıma uyuyarak girdim. muhteşem giriş eh? bir önceki gece hiç uyumadığımdan, ödev makale okumak falan, ve arife günü 6 saatlik toplam derslerimin overtimelar ile 7-7.5 saati bulmasından mütevellit, enerji namına bişey kalmamıştı bünyemde. eve geldim, yemek yedim, televizyona bakarken 2030 civarı bağlantım koptu. uyandığımda saat 0030 du. aptal aptal kalkıp odama sürükledim kendimi. telefonumda herhangi bişey yoktu. "meh" dedim, alarmı kurdum yattım. alarmı kurdum, ama halbuse o gün dersim yoktu. bitirme tezim üzerinde çalışmak için hocamın yanına gidecektim. doğumgünü kutlama planım buydu. cool huh?

neyse, kalktım sabah, telefonumu açtım, gelen giden hiç birşey yoktu, of pof takıldım evde biraz, sonra muhteşem kutlama atraksiyonları için okula yola koyuldum. okula gittim, saatlerce hocamın gelmesini bekledim, disco / focus'un manuallarını falan okudum, baktım sıkıldım, nintendo ds ile takıldım. nese sonunda hocamı buldum. aynı hocadan bitirme alan başka biri daha geldi. hoca ikimize güzel bir konu verdi. onunla oturup saatlerce çalıştık. saat 1700de günün ilk talihlisi arkadaşım arayıp doğumgünümü kutladı [kendisi umarm hayatı boyunca mutlu olur :*]. okuldan 1730 sularında çıkmış olmalıyım ki 1800'deki otobüse yetişebildim. 18 saatte sadece bi kişinin kutlamış olması, eh, oldukça can sıkıcı. hele birde gün içinde çok canımı sıkan haberler almam, tuz biber kafası yarattı.

eve geldim, yemek falan. tv, msn takılıyorum.hala kutlayanım yok ayrıca. annem ufak bir pasta ile gelip kutlama seansını başlattı (ağlarsa anam ağlar stayla). pasta dilimini sonsuzluğa gönderdikten bi süre sonra, en kamil arkadaşlarımdan biri, otobüste uyuklarken aklıma geldiğini doğumgünümü kutladığını belirten bir mesajı, aç gibi bakındığım telefonuma yollayarak "güneşi açtı içimde".

saat 2330'da, ikisi hatırlayan, bir tanesi de benim söylemem ile, toplamda üç kişi doğum günümü kutlamıştı. oldukça bozulduğumdan, bunun sayısını arttırmak istedim, ve çok sevdiğim iki kişiye doğumgünümü hatırlatmaya karar verdim (ne kadar sevdiğimi belirtmek için anlatmam gerekiyor; bir tanesi ev arkadaşım olmasını istediğim insan, ötekisi kız kardeşim olmasına tek engel anamın doğurmamış olması). birine mesaj attım, şoklara girdiğini söyleyip özürler diledi. 2 gün sonra sanıyormuş, bekleyemedin mi diye dalga geçti. ben de kendisine, ona 00:00:30 sularında henüz mesaj atmamış olmamdan ötürü söylediklerini anımsattım, orada kaldı muhabbet. ötekisi de unuttuğunu söyleyip, msnden kaçtı. utandım diyip cepten özür diliyip kutlayarak, msne geri döndü. canlarım benim :* sevilmek için sevmedik amk, bünya beşiktaşlı olmayı sindirmiş, her olaya aynı yaklaşıyor.

doğumgünüm sonra ererken, sadece 2si kendi hatırlamış halde, toplam 5 kişi benim yaşamımı kutsadı. en çok merak ettiğimden ses çıkmadı. ilerleyen günleri bekledim...