Fight Club'ın sonunda Edward Norton'ın sessizce karşı binaların yıkılmasını izlemesi gibi bakıyorum şu anda olaylara. Boğuk patlama seslerinin o bas notları titrediyordu bulunduğu binanın camlarını. Henüz alevler parlamadı, hala binalar sanki iskambil kağıdındanmış gibi yıkılmadı. henüz ne olacağını, ne getireceğini bilmediğim dönem başlamadı. ama 2+2 nin ekstrem bir durum olmadıkça 4 olmaktan şaşmadığı dünyada o bas notaları bana birşeylerin yıkılacağını söylüyor.
İlginçtir, bas notaları tizler gibi karakteristik ve parlak değildir, ama yumruk etkisi yapar. organlarının içinde titrediğini hissedersin.
Dünyam yıkılıyor. görmesem de o bas notaları yumruklarını sıralıyor. şaşırmış gibi davranacağım belki o binaların olduğu yerlerde toz bulutu asılı kaldığında. ammavelakin bildiğin yeniden inşaasını düşünerek bir miktar endişe ile bekliyorum. Zira Tyler başkanın aksine elime tutan biri yok ve hikayeye farklılık olsun diye olmasını istediğim o toz bulutunun arasında bir yerlerde.
lan çok acayip, ne kadar turlarsan turla, bir zaman sonra gene başladığın noktaya geliyorsun. yanındaki insanlar değişiyor ama onlarla da eski şeyleri tekrardan yaşıyorsun.
"if you're frightened of dying and then you hold on
you'll see devils tearing your life away
but, if you've made your peace
then the devils are really angels
freeing you from the earth... from the earth"
İstediğim sonuçlar olmasa bile, yaşlılığında anıları ve keşkeleri ile boğulacak bir adam olmayacağımı biliyorum artık ve neredeyse 1.5 senedir canımı yavaş yavaş alan şeyin tutsağı değilim. kahraman olmayacağım, adımı bir viyadüğe köprüye vermeyecekler belki ama kendi küçük dünyamda zafer benim. özgürüm artık.
kendime not: yıllar geçti en son buraya yazalı, büyüdüm değiştim derken hala giriş gelişme ve sonucu ayrı cumhuriyetler kurmuş yazılar yazıyorum. kendimi ifadem de zayıf galiba.